Betonun hüküm sürdüğü büyükşehirlerde değil de doğayla iç içe yaşanan kent ve kasabalarda daha cazip olan şeylerden biri de bisiklet sürmek. Kıbrıs'a Türkiye'den binbir zorlukla getirdiğim bisikletimi bu sefer iki amaca hizmet amacıyla pedallıyorum. Ter atmak ve keşfetmek...
Boş vakit bulduğum şu sıralar bu iki amacı gerçekleştirmek için en uygun zaman. Yaşadığım girne ve etrafında doğayla iç içe bir çok yerleşim birimi var. Türk, İngiliz ve Rum etkilerinin hissedildiği bu yerleşim yerlerinde keşif aynı zamanda güzel bir keyif...
Birkaç gün arayla çıktığım iki keşif gününden ilki biraz daha kısa ve sakindi. Girne'nin hemen yakınındaki Karakum ve Ozanköy'dü rotamın durakları.
İkinci sefer ise daha uzun yorucu ve daha çok yer görmekle geçti. Belli bir plan yapmadan doğaçlama girilen sakin sokaklar, toprak yollar yeni yerler görmeyi vaad ediyor, baharın coşturduğu çiçekler ise rengarenk görüntülerle bana eşlik ediyordu.
Yolda gördüğüm bir tabela yönümü değiştirmeme sebep oldu.Yeni yer görme dürtüsüyle tarihi Panagia Termeiotissa kilisesinin yoluna girdim.
Bir süre benzer birkaç tabelayı takip ettikten sonra kilisenin girişine giden toprak yolda buldum kendimi. Kullanım dışı durumda olduğunu zannettiğim kilisesnin bekçisi bir kedi karşıladı beni. Kilisenin tarihi ile ilgili de ne kilisenin dışında ne de internette hiçbir bilgi bulamadım maalesef.
Bir süre benzer birkaç tabelayı takip ettikten sonra kilisenin girişine giden toprak yolda buldum kendimi. Kullanım dışı durumda olduğunu zannettiğim kilisesnin bekçisi bir kedi karşıladı beni. Kilisenin tarihi ile ilgili de ne kilisenin dışında ne de internette hiçbir bilgi bulamadım maalesef.
Ufak bir dinlenme ve güç toplama molasının ardından yaklaşık 2 saat yokuş yukarı sürecek olan yola pedallamaya başladım. Yükseklere çıktıkça yorgunluk artıyordu. O civardaki evlerin genelde İngiliz olan sahipleri beni görüp gülümsüyorlar ve iyi günler dileklerini iletiyorlardı. Sokak köpekleri ise en ufak duraksamamda yanıma geliyor ve kendilerini sevdiriyorlardı. Yolun en sıkıntılı kısmı çıkmaz sokağın çok olması. Bu yüzden pek çok yerde geri dönmek zorunda kaldım.
Girne'den uzaklaştığım 2-3 saatin aksine dönüş yolu yokuş aşağı olduğu için sadece yarım saat sürdü. Yorgunluktan ve fazla oksijenden kaynaklı baş ağrısı da bu keyifin diyeti galiba. Havalar günden güne güzelleştiğine göre "Keşfetmek için Pedalla" seferlerim artarak devam edecek. Ben de fotoğraflarıyla birlikte GUSTO'da paylaşıyor olacağım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder