Sınırın Güneyinde Günesin Batısında - Haruki Murakami

Doğan Kitap 187sf. 14TL
Haruki Murakami'yi  pek çok kez duymama ve kitaplarıyla ilgili pek çok yazı takip etmiş olmama rağmen herhangi bir kitabı ile tanışıp yazarın dünyasına adım atam fırsatım olmamıştı. İlk kez Japon bir yazarın kaleminden bir kitap okumak da ayrı bir ilk oluyodu benim için.

Hepimizin hayatlarımızın bir köşesinden kesitler bulabileceğimiz bir yaşam öyküsüne sahip ana karakter Hacime'nin çocukluğundan itibaren yaşadığı ilkler, deneyimler, gelgitler, dönüm noktaları akıcı bir biçimde gözler önüne seriliyor. İlk aşkı Şimamoto'nun anısı yıllar geçse de aklının bir köşesinde yer kaplıyor. Bu anı bazen kendisini güçlü kılıyor bazen de hayatını altüst ediyor.Yıllar sonra Şimamoto'yu karşısında gören Hacime hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok iyi biliyor.

Daha önce Murakami kitapları ile ilgili yazıları okurken tam olarak bir sonuca ulaşmaması ve kafada soru işaretleri ile sonunun okuyucunun hayal gücüne bırakıldığı yorumuna sıkça rastladım. Bu yoruma ben de katılacağım. Kitap akıcı bir tempoda ilerliyor fakat  yazarın okuyucuyu yükseklere çıkarıp sonra pat diye aşağı bıraktığı da aşikar. 

Yazarla ilgili yaptığım tespitlerden biri ise müzik ve cinsellik  konusunda  yazmayı sevdiği.(kitap bu iki konunun üzerinden gidiyor gibi alglanmasın!) Yazar, bu iki konuyu kitapta yer yer betimlemelerle süslemiş. Kitabın akıcılığına bu yan unsurlarla katkı sağlamış.

Kahramanımız Hacime, daha kitabın henüz başlarında kendi çocukluğunu anlatırken tek çocuk olmanın duygusal etkisini de es geçmemiş. Benim de tek çocuk olarak etkilediğim satırları paylaşmak isterim

Tek çocuk deyişinden nefret ediyorum.Onu her duyduumda, bir şeylerimin eksik olduğunu hissediyorum.-tam bir insan değilmişim gibi. Tek çocuk çocuk deyişi orada öylece durmuş, suçlayan parmağıyla beni işaret ediyordu. "Bana eksik bir şeyler var dostum" diyordu.
Yaşadığım dünyada, tek çocukların aileleri tarafından şımartıldığı, zayıf ve bencil oldukları düşüncesi kabul görüyordu. Bu böyleydi - yükseklere çıktıkça barometrenin düşmesi ve ineklerin süt vermemesi gibi. Birinin bana kaç kardeşimin olduğunu sormasından nefret etmemin sebebi buydu.Hiç kardeşim olmadığını öğrendikleri anda içgüdüsel olarak şöyle düşünüyorlardı: "Tek çocuksun, öyle mi? Şımarık, zayıf ve bencilsindir." (sf:8)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder